Çevik Metodolojiler ve Yapay Zeka: İş Hayatında Sinerjik Bir İlişki
Esneklik, yinelemeli geliştirme ve sürekli geri bildirim ile tanınan çevik metodolojiler, daha duyarlı ve akıllı sistemler oluşturmak için yapay zeka (AI) ile giderek daha fazla kesişmektedir.
Türk iş dünyasında bu ilişkiler zinciri, finans, bankacılık, sigorta, telekomünikasyon, e-ticaret, perakende gibi daha teknoloji oryantasyona ihtiyaç duyan iş kolllarında, bir diğer ifade ile sektörlerde daha belirgin hale gelmektedir.
Scrum, Kanban gibi çevik uygulamalar, işyeri ortamındaki takımların yapay zeka modellerini, aşamalı sprintler ile tasarlamasında, eş zamanlı-gerçek iş dünyası verilerine odaklı algoritmaların testlerinin yapılmasına, geliştirilmesine, iyileştirilmesine imkan sağlamaktadır.
Bu uyarlanabilir yaklaşım,model, özellikle sonuçların öngörülemez olduğu ve sürekli öğrenme, iyileştirmenin kritik olduğu yapay zeka projelerinde ciddi hassasiyete, öneme haizdir.
İş dünyasından e-ticaret dünyasından ve bankacılık dünyasından 2 örnek ile bu ilişkiler zinricini açıklayabiliriz.
E-ticaret alanında,veri bilimi ve makine öğrenimi operasyonlarına çevik ekipler entegre ederek öneri motorları, müşteri segmentasyon modelleri ve dinamik fiyatlandırma araçları geliştirilmesi gerçekleştirilir. Günlük düzeyde yapılan stand-up toplantıları, sprint incelemeleri gibi çevik törenler, yapay zeka ve mühendislik takımlarının hedefleri üzerinde hızlı, çevik bir şekilde uyum sağlamasına yardımcı olur, aynı zamanda değişen, karmaşıklaşan tüketici davranışlarına tepki vermesine, sürekli olarak yeni özellikler sunmasına da katkılar sağlar.
Bankacılık alanında da örneğin, müşteri deneyimini iyileştirmek, dolandırıcılık tespit sürecini daha fazla geliştirmek amacı ile yapay zeka projelerinde çevik yöntemlere başvurulmasıdır.
Veri analistleri, yazılım geliştirme uzmanları ve ürün sahiplerinden oluşan işlevler arası takımlar kanalı ile bankar, yapay zeka destekli chatbot uygulamaları, kredi puanlama sistemleri geliştirebilmektedir.
Çevik iş modeli ile yapay zeka projeleri arasındaki bu etkileşim, şirketlerin sadece inovasyon kabiliyetlerini artırmamakta, aynı zamanda hiper rekabet koşullarında rekabet güçlerini korumalarına da yardımcı olmaktadır.